top of page

İnsanlık Tercihini Yaptı: Finans

  • Yazarın fotoğrafı: Admin
    Admin
  • 16 May 2022
  • 3 dakikada okunur



Geçen gün oturup iki senelik pandemi sürecini analiz ettim. Analiz derken yok öyle hesaplı kitaplı, ölçeklerle grafiklerle olanından değil, hani denilir ya kafamda muhasebesini yaptım. Oturdum düşündüm yani kısacası. Gözümün önünden bir çok sahneler geçti. Çok fazla anlam yüklediklerim de vardı, gözden kaçırdıklarım, önemsemediklerim, sonra bakarım diye ertelediklerim de… Muhtemelen pandeminin yarattığı bu özel sürecin etkileriyle o kadar çok veri depolamışım ki -ya da bana öyle geliyor- sanki on yıllık bir birikim gibi.

Daha sonra bu kadar veri ile ne yapılır diye düşünürken kendimi felsefe yaparken buldum. Her bir sahneye, yaşanana bir anlam yüklemeye başladım veya bazılarına da kulp takmaya başladım. Belki de bir çoğu öylesine, kimseye zararı olmayan hayat sekanslarından ibaret ama dedim ya bir kulp taktım işte. Bir çok insan, kurumlar, devletler, örgütler, kuruluşlar vb. o kadar çok veri üretmiş ki sanki herkes bu pandemi sürecini beklemiş gibi birikim olmuş. İşin profesyonelleri için muhteşem bir hazineden, madenden bahsediyorum. Büyük veri işleyicileri, veri madencileri için arayıp da bulamayacakları bir kaynak, aynı zamanda müthiş bir pazar. Ama bir de işe yaramayanlar -ya da şimdilik işe yaramayanlar diyelim- atıl olanlar var. İşte ben o atıl durumda olan verilerileri daha çok önemsiyorum. Sebebi; onların daha derin bir bilinç ile dekode edilmesi fikri. Acaba diyorum; eğer doğru bir model ile bu verileri işlesek nasıl olur? Belki de insanlığın yüzyıllardır peşinden koştuğu kadim bilgiye ulaşılabilir mi?

Belki buraya kadar okuduklarınızdan fantastik bir roman veya film senaryosundan kesitlerle bulmuş olabilir veya benim hakkımda ‘yazıııkkk’ diye düşünmüş olabilirsiniz:) Eh haksız da sayılmazsınız aslında. Hadi o zaman size başka bir bakış açısından söylediklerimi yeniden değerlendirmenizi istesem bana katılır mısınız?

Peki, süreci hızlıca başa alalım ve yeniden işleyelim.

Pandemi ilan edildiği ilk günü hatırlayın. Dünyada herkes, bilaistisna herkes, panik içinde birbirine yardım etmeye çalışıyordu. Hiç kimsenin gözünde para, şan, şöhret, mevki yoktu. Hatta o kadar çok paylaşım yapıldı ki, mesela, ‘milyonluk aracın kapının önünde ama ona uzaktan bakıyorsun’ ve daha bir çok versiyonları gibi öğüt niteliğinde vecizler yayınlandı. Bir süre herkes, ertelediği her şeye vakit ayırır oldu, aramadıklarını aradı, okumadığı kitapları okudu, sosyal sorumluluk bilinci ile gönüllüler ordusuna katıldılar. Yardıma ihtiyacı olanlar icin gönüllüler markete, çarşıya gider oldu. İtalyanların balkonlardan şarkı söyleyerek birbirlerine moral desteği olduğu sevimli görüntüler hala yüreklerimizi ısıtıyor. Hatırlıyoruz değil mi? Hadi yavaş yavaş ana temaya yaklaşmaya başlıyorum, çok uzatmayacağım. Ama yazımı -tabi eğer okursanız- bitirdikten sonra sizi çok düşüneceğiniz bir süreç bekliyor, bunu garanti edebilirim.

Tüm bu insanın içinden gelen doğal hali ve dürtüleri ile eyleme geçirdiği güzel davranışlar, krize alışmaya başlamamızla birlikte farkı düşüncelere dönüşmeye başladı. Dışarı çıkamayan ama ihtiyacı olanların yardıma koşması bir fikir yaratarak yepyeni bir girişimcilik hikayesine ilham oldu ve bir sektörün doğuşuna tanıklık ettik. Akıllı telefonlarımıza indirdiğimiz uygulamalar sayesinde verdiğimiz siparişler, satın alma davranışlarımızı istatistiklere dökerek yapılan analizler sonucu pazarlama stratejilerini besler hale geldi. Tıbbi hijyen ürünleri (maske, dezenfektan, vb.) pazarı inanılmaz büyük boyutlara ulaştı. Az kaldı bitiriyorum:)

Önceleri bulaşın önünü kesmek için kapanma yaşanırken yukarıda belirttiğim girişimciler haricinde diğer sektörler sıkıntı yaşamaya başladı ve onlar da farklı bir pandemi baş gösterdi. Sonuç olarak bu kadar ekonomik baskı nedeni ile artık önlemler gevşetildi. Zaten kimse daha fazla tahammül edemedi. Bulaş riski çoğaldı, belki kendisini koruyan bir çok insan hastalığa yakalandı hatta vefat etti.

(Ellerinden öpülesi tüm sağlık çalışanlarının yaşadığı riskler, alın terleri hala takdire şayandır).

Peki nereye varıyoruz? Sizi bilemem ama ben kendi sorularımı size aktaracağım, siz de yazı sonrasında kendi sorularınızı üretirsiniz. Bakalım cevaplayabiliyor muyuz?

Soru 1: Bu süreç bize ne anlattı?

Soru 2: Biz ne anladık?

Soru 3: Bir daha ki sefere (olmaması temennisi ile) neyi farklı yapardınız?

Yazımın başında da belirttiğim gibi, düşüncelerimin arasında ilk farkettiğim şey bence bütün yazımın ana fikrini ortaya koymaktadır.

İnsanlık parayı, sağlığa tercih etti.

Can havli ile başlayan süreç, mal endişesiyle bitti.


Sevgilerimle

Cem Galip Kahveci, PCC

ICF Professional

Comments


bottom of page